Brand Cosplays

#

EFSANESİ

Lokfar diye bilinen uzak bir diyarda, Kegan Rodhe adında denizci bir haydut yaşardı. Meslektaşları gibi, Kegan da dostlarıyla birlikte engin denize açılır ve yollarına çıkacak kadar talihsiz olanların malını mülkünü çalardı. Kimilerine göre bir canavardı; kimilerine göre ise sadece bir ınsan... Bir gece kutup denizinde yol alırken, ıssız buzullar üzerinde dans eden tuhaf ışıklar gördü. Büyüleyici bir etkiye sahip olan bu ışıklar, ateşin pervaneleri çektiği gibi, denizcileri kendine çekti. Issız buzullara çıkan denizciler, kadim rünlerle kaplı bir mağaraya rastladı. Rünlerin anlamını çözemiyorlardı ama bu, Kegan'ı durdurmadı ve denizci, önden giderek mağaraya girdi. Gördüğü şey, buzdan bir kafesin içerisinde, havada dans eden bir alev sütunuydu. Böyle bir şeyin, hele hele böyle bir yerde yanıyor olması olanaksızdı. Gel gelelim, alevin hareketi, izleyenleri bir sirenin şarkısı gibi büyülüyor, cezbediyor ve esir ediyordu. Diğerleri geride dururken, Kegan, yaklaşıp elini ateşe uzatmaktan kendini alıkoyamadı...

 Kegan Rodhe'un hatırladığı son şey bu; çünkü bedeni artık Brand'e ait. Brand, çok eski zamanlardan kalma, belki de Rün Savaşları'nda hayatını kaybetmiş bir yaratık. Eski yazıtlarda adı İntikam Ateşi olarak geçiyor. Tamamen nefret ateşinden oluşan bu yaratığın varlığının tek amacı, insanların ve yordle'ların dünyasını kül etmek. Hiç kimse Brand'in Valoran'a giden yolu nasıl bulduğunu bilmiyor; ama geldiği gibi katliama başladı. Demacian güçleri tarafından alt edilen Brand'in önüne bir seçenek sunuldu: Lig'in sınırları içinde dövüş ya da öl. Doğal olarak, yıkıcı güçlerini Lig'de kullanmaya karar verdi... şimdilik.

 'Burası yanacak; uçuşan küllerle ya da rüzgârın nefesiyle değil, benim intikamımla.' --Brand

Blitzcrank Cosplays

#


EFSANESİ
Zaun şehri hem sihrin hem de bilimin ters gittiği bir yerdir. Deneylerin kontrolsüz doğası şehri epey hırpalamıştır. Ancak Zaun'un hoşgörülü kısıtlamaları, şehrin araştırmacılarına ve mucitlerine, bilimin sınırlarını ister iyi ister kötü sonuçlarla daha hızlı zorlayabilmeleri için epey esneklik tanıyor. İşte bu koşullar altında Zaun'daki Tekmaturji Üniversitesi'nden bir grup doktora öğrencisi, akıllı buharlı otomasyon alanında bir atılım yaptılar. Yapıtları, yani buharlı golem Blitzcrank, Zaun'un, koşulların genellikle insan gözetmenlere uygun olmadığı zehirli atık arıtım işinde, anında kararlar vererek yardımcı olması için geliştirilmişti. Ancak, kısa zamanda beklenmedik davranışlar sergilemeye başladı.

Zaman içinde bilim adamları golemin bir öğrenme süreci sergilediğini tespit etti; Blitzcrank bir anda ünlü oldu. Ama maalesef sık sık görüldüğü üzere, golemin yaratılmasının övüncünü üstlenen başka biri oldu; Stanwick Pididly adında bir profesör. Fakat çoğu kişi artık gerçeği biliyor. Bundan sonra çıkan yasal şamatanın ardından, gerçekte iki tarafın da golemin iyiliğini gözetmediği ortaya çıktı ve Blitzcrank alçakgönüllülükle özgürlüğünü talep etti. Halkın ezici desteğiyle beraber Blitzcrank'in tamamen bağımsız, bilinçli bir varlık olduğunu ilan etmek, özgürlükçü Zaun Meclisi'nin sadece birkaç haftasını aldı. Anlaşmazlıklardan rahatsız olan ve eşsiz bir varlık olarak kendisine uygun bir yer bulunmadığını hisseden golem, Zaun'dan ayrıldı. Yolculuğu onu Valoran'a ve eşsiz varlıkların tam kendilerine göre bir yer bulduğu League of Legends'a (Efsaneler Ligi) getirdi. Neyse ki tasarımını, Adalet Meydanlarında karşılaşacağı zorluklara göre değiştirmesi zor olmadı.

Yoluna çıkacak herhangi bir şeyi tepeleyebilen Blitzcrank, çelik kabuğunu çevreleyen demir iskeletinin içinde, aslında altın bir kalp taşıyor.

Ashe Cosplays

#


EFSANESİ
Ashe, çok eski çağlarda büyülü buzdan yapılmış yayından attığı her okla, usta bir okçu olduğunu kanıtlar. Her hedefi dikkatle seçip doğru anı bekler, sonra isabetli ve kuvveti bir saldırı yapar. Bu açık görüşten ve odaklanma yeteneğinden, ona Freljord'u birleştirip güçlü bir ulus haline getirme amacını gerçekleştirmekte de yararlanıyor.

Ashe küçükken tam bir hayalciydi. Atalarının devasa, terk edilmiş kalelerine hayranlıkla bakar; ateş başında Freljord'lu kahramanların masallara yaraşır hikâyelerini dinleyerek saatler geçirirdi. En çok da; bir zamanlar birleşmiş ve görkemli olan Freljord'un ünlü kraliçesi Avarosa'nın efsanesini severdi. Annesi onu boş hayaller kurduğu için azarlasa da, Ashe bir gün tundra'nın savaşçı ve geçimsiz kabilelerini birleştirmeye yemin etmişti. Halkı yeniden bir araya gelse, eski görkemli günlerine döneceklerini içinin derinliklerinde hissediyordu.

Ashe daha 15 yaşındaydı; annesi gözükara bir akını yönetirken öldü. Aniden kendini lider rolünde bulan genç kız; zor bir karar vererek, intikam almak yerine çocukluk hayallerinin peşine düşmeyi seçti. Kabilesinin kana kan isteğine şiddetle karşı çıkarak; artık kan davası gütme zamanının bittiğini, kalıcı barışı getirmeye aracılık etmek gerektiğini açıkladı. Savaşçılarından bazıları yönetmeye uygun olmadığını düşündükleri genç liderlerine hain bir suikast düzenlediler.

Suikastçılar, Ashe bir gün her zamanki gibi avdayken saldıracaktı. Ancak, koca bir atmacanın uyarı çığlığı işlerini bozdu. Ashe arkasına bakınca, kılıçlarını çekmiş savaşçıları gördü. Sayıca üstün olan suikastçılardan saatlerce kaçtı. Kovalamaca sırasında silahını kaybetti. Sonunda kendisini, haritası bile çıkarılmamış bölgelerin derinliklerinde buldu. Atmacanın çığlığını yine duyunca, bu yaratığa tuhaf bir güven duyarak peşine düştü ve bir açıklığa çıktı. Kuş burada bir taş yığınına konmuştu. Yığın, çok eski bir Freljord mezar höyüğüydü. Atmaca ona bir kere daha bakıp havalandı. Ashe höyüğe yaklaştıkça nefesinin donduğunu; doğaüstü bir soğukla iliklerine kadar donduğunu hissetti. Höyüğün tepesindeki taşa tek bir rün kazınmıştı: Avarosa.

Suikastçılar Ashe'in peşinden açıklığa çıktı. Ashe kendini korumak için rünlü taşı yığından aldığında, altında bir şey gördü: Buzdan oyulmuş süslü bir yay. Yayı kavradığında, parmaklarının üstü buz tuttu. Acıdan çığlık atsa da, yayı bulunduğu yerden çıkardı. Büyülü silahın içindeki soğuk Ashe'e aktı ve içinde yıllardır yaşamış olan çok büyük bir gücü uyandırdı.

Ashe dönüp suikastçılarla yüzleşti. Yayı çekerken, içgüdüsel olarak; soğuk ve kuru havanın buzdan oklara dönüşmesini diledi. Buzdan oklarla açtığı tek bir yaylım ateşiyle, saldırıyı sona erdirdi. Höyük taşını dikkatle yerleştirerek Avarosa'ya hediyesi için teşekkür edip evine döndü. Ashe'in kabilesi, okçunun elindeki efsanevi silahı hemen tanıdı ve eski çağların Freljord kraliçesinin bir hediyesi olduğunu anladı.

Elinde Avarosa'nın yayıyla barış hayalinin peşine düşen Ashe'in kabilesi, kısa sürede kalabalıklaşıp Freljord'un en büyük kabilesi oldu. Artık Avarosalılar olarak tanınan kabile, birleşmiş bir Freljord'un yeniden görkemli bir ulus olacağına inanıyor.

''Tek kabile, tek halk, tek Freljord.''

Annie Cosplays

#

EFSANESİ
Lig'in kuruluşundan kısa bir süre önce, tehlikeli Noxus şehir devletinde, Noxus Üst Komutası tarafından yapılan kötülükleri benimsemeyenler de vardı. Üst Komuta, kendini hükümdar ilan eden Prens Rachallion'ın darbe girişimini henüz bastırmıştı ve yeni hükümete muhalefet eden herkesin tepesine binmek üzereydi. Boz Yoldaşlar olarak bilinen, siyasi ve toplumsal olarak dışlanmış kimselerden oluşan birlik, kara büyü sanatlarını öğrenirken komşularını rahat bırakma fikrindeydiler. Bu dışlanmış toplumun lideri evli bir çiftti; Boz Sihirbaz Gregori Hastur ve karısı, Gölge Cadısı Amoline. Birlikte büyücülerin ve aydınların Noxus'tan göçüne öncülük ettiler, takipçileriyle Büyük Duvar'ın ötesinde bulunan acımasız Vudu Diyarı'na ulaşıp oraya yerleştiler. Bazen hayatta kalmak güçleşse de, Boz Yoldaşların kurduğu koloni, çoğu kimsenin hayatta kalamayacağı vahşi topraklarda gelişip güçlendi.

Göçten yıllar sonra, Gregori ve Amoline'in bir çocuğu oldu: Annie. Annie'nin ailesi, kızlarında özel bir şeyler olduğunu daha baştan anlamıştı. Annie iki yaşındayken, koloninin civarındaki taşlaşmış ormanların yırtıcı sakinlerinden olan bir gölge ayısını, mucize kabilinden bir beceriyle etkisi altına aldı. Ayısı “Tibbers” o günden beri onunla; Annie, çoğu zaman Tibbers'ı büyüyle oyuncak ayı şeklinde tutarak yanında taşıyor. Annie'nin soyu ve doğduğu yer, bu küçük kıza muazzam bir büyü gücü veriyor. İşte bu kız, şimdi League of Legends'ın (Efsaneler Ligi) en çok rağbet gören, hatta ailesi elini çabuk tutup kaçmasaydı onları sürgün edecek olan şehir yönetimi tarafından da ilgiyle takip edilen şampiyonlarından biri.

''Annie, Adalet Meydanlarında gelmiş geçmiş en güçlü şampiyonlardan biri olabilir. Büyüdüğünde, yeteneklerinin erişeceği kapasiteyi düşününce, ürperiyorum.''
-- Yüksek Konsey Üyesi Kiersta Mandrake

Anivia Cosplays

#



                                                                     EFSANESİ

Freljord'un en eski koruyucularından biri olan Anivia, en soğuk kış ikliminin ve buz büyüsünün vücut bulmuş hali. Diyarın tüm gücüne ve gazabına hükmeden bu varlık, kar fırtınası ve sert rüzgârı kontrol ederek memleketini savunuyor. Bu iyiliksever ama esrarengiz yaratık; hayatının, ölümünün ve yeniden doğuşunun her anında Freljord'a göz kulak olmakla görevli.

Hiç erimeyen buz tabakası gibi, Anivia da Freljord'un değişmez bir parçası. Ölümlüler bu donmuş topraklara ayak basmadan çok önce bile o buradaydı; burada sayısız ömür yaşadı, bir o kadar da öldü. Ebedi döngüsünün başlangıcı ve bitişi; öfkeli fırtınaların dinişinden, buz devirlerinin gelişine ve gidişine kadar pek çok büyük değişimin habercisi oldu hep. Derler ki buz ankası öldüğünde, bir devir kapanır; tekrar doğduğunda ise, yeni bir çağ başlar.

Anivia'nın geçmiş yaşamları hafızasından silinmiş olsa da, o amacının farkında: Freljord'u ne pahasına olursa olsun korumak.

Anivia en son yeniden doğduğunda, güçlü ve birleşmiş bir insan kabilesinin yükselişine tanık oldu. Kabile gelişirken, o da toprakları gururla korudu; ama bu birlik uzun sürmeyecekti. Büyük kabile üçe ayrıldı; Anivia, Freljord halkının birbirine düşmesini kederle izledi. Memleketini paramparça eden karmaşayı dindirmeye çalışırken, daha büyük bir tehlikenin varlığını hissetti: Toprağın derinliklerinde büyüyen, eski mi eski bir kötülük. Korku içinde, buzun sahip olduğu saf büyünün karardığını ve yozlaştığını hissetti. Kötülük, suya damlayan kan gibi Freljord'a yayıldı. Kaderinin, diyarın gücüne bağlı olduğunun farkında olan Anivia, böyle bir kötülüğün bu topraklara kök salması halinde aynı karanlığın kalbine de gireceğini biliyordu. Buz Ankası artık sıradan bir bekçi olarak kalamazdı; harekete geçmeliydi.

Anivia kısa sürede Ayaz Okçu Ashe ile müttefik oldu. Ashe de, birleşmiş Freljord'un, diyarın acılarına son vereceğini düşünüyordu; Anivia, kabile liderine yardım elini uzattı. Şimdi, ufukta savaş var; Anivia barış için mücadele vermeye hazırlanıyor ama kaçınılmaz kaderinin de farkında. Bir gün, kötülük buzdan fışkıracak; Anivia onu yok etmek zorunda, bedeli ne olursa olsun.

''Ben tipinin öfkesi, rüzgârın şiddeti ve buzun soğuğuyum. Ben, Freljord'um.''

Amumu Cosplays

#

EFSANESİ

League of Legends'ın (Efsaneler Ligi) belki de en tuhaf şampiyonlarından biri, Amumu olarak bilinen yordle'dır. Amumu'nun Lig'e katılmadan önceki hayatını hiç kimse -özellikle de Amumu- bilmiyor. Hatırladığı tek şey, Shurima Çölü'nde bir piramidin içerisinde tek başına uyandığı. Mumya sargılarıyla kaplanmış bir haldeydi ve kalp atışlarını hissetmiyordu. Dahası, nedenini tam olarak bilmediği derin bir üzüntü içindeydi; kim olduklarını hatırlayamasa da annesiyle babasını özlediğini biliyordu. Dizlerinin üstüne çöken Amumu'nun döktüğü gözyaşları, sargılarını ıslattı. Her şeyi denedi; ama ne gözyaşlarının sonu geliyordu, ne de içindeki hüznün... Sonunda, ayağa kalktı ve geçmişini öğrenmek için dünyayı dolaşmak üzere ayağa kalktı. Amumu Güney Valoran'ı bir uçtan bir uca dolaştı; bu, hiç de yabana atılmayacak bir başarı.

Geçmişi hakkında pek bir şey öğrenememişti belki ama nasıl biri olduğu hakkında çok şey öğrendi. Tam anlamıyla bir yaşayan ölü olsa da, içinde bilindik yaşayan ölülere has hiçbir kötülüğü barındırmıyordu. Ayrıca beladan uzak kalmayı biliyor gibiydi. Amumu, Güney Valoran'ı başına bir tek kötü olay gelmeden gezmeyi başardı. Öylesine üzgündü ki, karşılaştığı herkes ve her varlık onun bu üzüntüsünü paylaştı. En sonunda yolu, Lig'in evi olan ve Büyük Duvar'ın kuzeyinde bulunan Savaş Enstitüsü'ne düştü. Amumu'nun hikâyesi orada karşılaştığı sihirdarlara oldukça dokunaklı geldi; minik mumya,League of Legends'a davet edildi. Lig'deki başarısı, Amumu'ya uzun zamandır özlemini çektiği bir şey vermişti: bir ev. (Olmayan) Yaşamı düzene giren Amumu, şimdi yeni arkadaşlarının yardımıyla geçmişini ortaya çıkarmayı umuyor. 

''Amumu ağlarken herşey kötü gidiyor, ama o kızdığında herşey daha da kötü oluyor.''


Alistar Cosplays

#


EFSANESİ

Büyük Duvar'ın Minator kabilelerinden çıkmış en güçlü savaşçılardan biri olan Alistar, kabilesini Valoran'ın pek çok tehlikesinden korudu; ta ki Noxus ordusu gelene kadar. Alistar , General Boram Darkwill'in oğlu ve Noxus keşif ordularının komutanı Keiran Darkwill'in entrikaları sonucunda köyünden ayrılmak zorunda kaldı. Geri döndüğünde köyünü alevler içinde buldu; ailesi ise katledilmişti. Öfkeyle böğürerek, Noxus'un en seçkin askerlerinden oluşan koca bir alaya saldırarak yüzlercesini katletti. Sadece Noxus'un en yetenekli sihirdarlarının müdahalesi, Alistar'ın öfkesini dizginleyebildi. Zincirlerle Noxus'a getirilen Alistar, gladyatör arenası Fleshing'de Noxus'un ileri gelenlerinin eğlencesi için bitmek bilmez dövüşlere girerek yıllar geçirdi.

Alistar'ın bir zamanlar asil olan ruhu yavaş yavaş lekelenmeye başladı. Ayelia adlı hizmetçi kızın arkadaşlığı olmasaydı, Alistar deliliğe çoktan teslim olurdu. Ayelia'nın iyilikleri bununla sınırlı değildi; genç kız Alistar'ın kaçmasına da yardım etti. Özgür kalan Alistar, bir gün Noxus'tan intikam almayı ve umutlarını yeniden yeşerten kızı bulmayı umarak, yeni kurulan League of Legends'a (Efsaneler Ligi) bir şampiyon olarak katıldı. Başlarda şampiyonluğun getirdiği popülerliği istemese de, daha sonra şöhretin getirdiği gücün farkına varan Alistar, Noxus tarafından ezilenlerin sesi haline geldi. Hatta Noxus ordusunun gizli kalmasını istediği bazı gerçekleri de su yüzüne çıkartarak Noxus soylularının nefretini kazandı. Alistar'ın yardımsever davranışlarıyla kazandığı çeşitli ödüller, League of Legends'a getirdiği hiddet ve yıkıma ilginç bir tezat oluşturdu.

Bir sihirdar olarak boğayı boynuzlarından yakalamaya niyetliysen, Alistar'ın bu konuda söyleyeceği birkaç şey olabilir.

Akali Cosplays

#


EFSANESİ

Ionia Adaları'nda kendini dengeyi korumaya adamış kadim bir tarikat var. Düzen, karmaşa, ışık, karanlık; kâinatın yaradılışı gereği, her şey mükemmel bir uyum içinde olmalı. Kinkou adıyla bilinen bu tarikat, dünya üzerinde amaçlarını gerçekleştirmeleri için üç gölge savaşçısını görevlendirdi. Bu gölge savaşçılarından biri olan Akali, Ağacın Budanması adı verilen kutsal görevi üstlenmiştir: Valoran'ın dengesini tehlikeye atanları ortadan kaldırmak.

Umut vaat eden bir dövüş sanatları ustası olan Akali, yumruk yapmayı öğrendiği andan itibaren annesinden eğitim almaya başladı. Annesi, tek ilkeye dayalı, amansız ve affetmez bir disipline sahipti: ''Yapılması gerekeni yaparız.'' On dört yaşında Kinkou tarafından tarikata alındığında, Akali kalın bir zinciri bir el darbesiyle kırabiliyordu. Hiç şüphe yoktu; Gölgenin Yumruğu unvanını annesinden devralacaktı. Gölgenin Yumruğu olarak yaptıkları, bazılarına ahlaki açıdan tartışılır gelse de, Akali'ye göre hepsi annesinin şaşmaz öğretilerinin doğrultusunda yapılmıştı. Akali şimdi Valoran'ın dengesini sağlamak için arkadaşları Shen ve Kennen'le birlikte çalışıyor.Bu kutsal amacın, üçlüyü Adalet Meydanlarına götürmesi hiç de şaşılacak bir şey değil.

''Gölgenin Yumruğu, ölümün örtüsünün ardından saldırır. Dengeyi engellemeye çalışma.''

Ahri Cosplays

#


EFSANESİ

Güney Ionia Ormanları'nda dolaşan diğer tilkilerin aksine, Ahri etrafındaki büyülü dünyaya karşı tuhaf bir bağlantı hissediyordu; her nedense bir şeylerin eksik kaldığı bir bağlantı... İçten içe, dünyaya geldiği halinin kendisine uymadığını düşünüyor, bir gün insan olmanın hayalini kuruyordu. Bu dileğine ulaşması mümkün görünmüyordu; ta ki insanlar arasındaki bir savaşın sonuçlarını görene dek... Karşılaştığı manzara tüyler ürperticiydi; toprak, yaralı ve can çekişen askerlerle kaplıydı. İçlerinden birine doğru çekildiğini hissetti: Giderek zayıflayan bir sihir alanı ile çevrelenmiş, can vermek üzere olan, cübbeli bir adam. Ahri adama yaklaştı, içinde bir şeylerin harekete geçtiğini ve adama anlam veremediği bir şekilde ulaştığını hissetti. Adamın yaşam enerjisi, görünmez sihirli kanallardan geçerek Ahri'nin içine aktı. Bu, oldukça yoğun ve baş döndürücü bir histi. Sarhoşluğu geçtiğinde, değiştiğini fark etti. Çok sevindi. Şık beyaz kürkü dökülmüş, vücudu uzun ve kıvrak bir görünüm almıştı; etrafındaki insanlarınkine benzer bir görünüm...

Ancak, insan şekline bürünmesine rağmen, geçirdiği dönüşümün tamamlanmadığının farkındaydı. Kurnaz bir yaratık olan Ahri, insanların adetlerine uyum sağladı ve muhteşem cazibesini, hiçbir şeyden haberi olmayan erkekleri kendine çekmek için kullandı. Baştan çıkarıcı güzelliğinin büyüsü altına girenlerin yaşam enerjisini tüketiyordu. İnsanların ihtiraslarından beslenmek, Ahri'yi hayaline adım adım yaklaştırıyordu; can aldıkça, içinde büyüyen garip bir pişmanlık duygusuyla baş başa kaldı. Bir tilkiyken sonuçlarını hiç umursamadığı hareketleri hakkında şimdi ikinci kez düşünüyordu. Gelişmekte olan ahlak anlayışının sancılarıyla baş edemeyeceğini fark etti. Bir çözüm arayışı içerisindeki Ahri, Runeterra'nın en yetenekli büyücülerine ev sahipliği yapan Savaş Enstitüsü'nü buldu. Enstitüde League of Legends'a (Efsaneler Ligi) hizmet ederek, insanlara daha fazla zarar vermeden insanlığa ulaşmak için ona bir fırsat sunuldu.

''Merhamet insana özgü bir lüks... ve sorumluluktur.''